İbni Sina'dan Farabi'ye;
Selçuklulardan Osmanlılara uzanan köklü bir müzik terapi anlayışı,
fiziksel ve ruhsal hastalıkların tedavisinde başarı ile uygulanır.
Evliya Çelebi'nin "Orada öyle bir darüşşifa vardır ki; dil ile tarif
edilmez, kalem ile yazılmaz" diyerek tanımladığı hastanesi, 400 yıl
boyunca aralıksız olarak hastalara şifa dağıtır.
Edirne Darüşşifası, kuruluşunda çok yönlü bir hastanedir. İlk yıllardaki
kadrosunda 1 hekimbaşı, 2 hekim, 2 cerrah, 2 göz hekimi ve 2 eczacı
bulunur. Bu hastanede görev yapan Hekimbaşılarına vakıf bütçesinden
günde 30, diğer hekimlere ise günde 15'er akçe ödenirdi. Toplam personel
sayısı 21, hastanenin yatak sayısı ise 32'ydi.
Uzun yıllar dertlilere deva olan bu
şifa yurdu, daha sonraki yıllarda, sadece akıl ve ruh hastalarının
tedavi edildiği bir merkeze dönüşmüştür.
Bu hastanenin en büyük özelliği tedavide dönemin hekimlik bilgilerinin
yanında musiki, su sesi ve güzel kokuların kullanılmış olmasıdır.
On kişiden oluşan hanende ve sazende topluluğu, haftanın üç günü müzik
sahnesinde yerini alır, her hastalığa göre farklı makam çalıp
söylerlerdi.
Örneğin, havale ve felç rahatsızlıklarında Rast, sinirli kişilere Irak,
baş ağrısı için Rehavi, kalp hastalıkları için Zengule, zihni açıp
zekâyı arttırmak için ise İsfahan makamı çalınırdı.
Külliyenin medresesi, döneminin en önemli tıp okullarından biriydi ve
hastaneye hekim yetiştirirdi. Önem rütbesi açısından Osmanlının üst
derecesi sayılan altmışlık medreseler arasında yer alırdı. Müderris adı
verilen hocası ve yardımcısının yanında kütüphane görevlisi
ve 18 öğrencisi vardı. Hocasına günde
60, öğrencilerine ise 2 akçe ödenirdi.
Bu bölümlerdeki uygulama günümüzün eğitim ve uygulama hastanelerini
andırır. Tıp Medresesi'nde eğitim gören öğrenciler aynı zamanda
darüşşifada usta çırak ilişkisi ile eğitimlerini tamamlarlardı.
Evliya Çelebi, medrese için; "Külliyenin içinde Medresetü'l Etıbba ve
odalarında talebeler vardır ki, her biri daima Eflatun, Sokrat, Filbos,
Aristotales, Galen, Pisagor gibi alimlerden söz eden olgun tabiplerdir,
her biri bir fenne yönelip, hekimlik ilminde kıymetli kitaplara değer
vererek, âdemoğullarının derdine deva bulmaya çalışırlar." diye yazar.
Bu medresede okutulan ve birçoğu Sultan II.Bayezid tarafından bizzat
bağışlanan tıp kitapları günümüze kadar ulaşmıştır. Dönemin hekimliğini
anlatan 37 adet kitap şu an Selimiye El Yazması Eserler Kütüphanesi'nde
koruma altındadır.
TEL: 0.284. 224 09 22
e-mai: kulliye@trakya.edu.tr
web: www.trakya.edu.tr/kulliye
Açık Olduğu Gün ve Saatler: Her gün 09.00-18.00
Fotoğraf:Enver ŞENGÜL
4 Ocak 2013 Cuma
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Sayfamızı Beğenmenizle
Mutluluk Duyarız
Mutluluk Duyarız
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder